Odin’in Armağanı: Rune Alfabesi*

Rün(rune)ler, cadılık ve paganizm yolunda karşımıza çok sık çıkan alfabelerden biri. Özellikle büyüsel kullanımlarından, rün yogasına, birleştirilmiş talismanlardan, meditasyonlarına kadar çok çeşitli çalışma alanı mevcuttur ve modern zamanlara doğru yaratılmıştır. Rün’ün çıkış hikayesi ile başladığımızda daha bütüncül bir şekilde ele almış olacağız, şöyle ki:

Rünleri incelerken bir noktayı paylaşmak istiyorum; Odin’in “turkland” denen bir yerden geldiği söylenmekteymiş ve rünler ile göktürk alfabesi ve eski türk tamgaları neredeyse aynıymış. Bu açıdan düşündüğümüzde, rün bilgisinin Orta Asya’dan gelmiş olma ihtimali veya bilgi aktarımı olmuş olasılığı çok yüksek duruyor.

Rün, aslında genellikle aşina olduğumuz gibi İskandinav geleneklerinde kullanılan yazı şekilleridir. Kelime anlamı olarak “runa”, “sır” demektir. Yani, İskandinav geleneğine göre varoluş (ölüm, doğum ve tüm sırlar) rünlerde gizlidir. Bu yüzden sadece yazı amacıyla değil, büyü ve çeşitli dinsel amaçlarla da kullanılmıştır. Farklı rünik tılsımlar hem nesnelere işlenmiş hemde düzinelerce formül kayda geçmiştir. Her bir rünün bir anlam vardır; örneğin, Tiwaz: mızrak veya oku temsil eder -ki mızrak şeklinde olduğunu görüyoruz. Bu yüzden Tanrı Tyr ile ilgilidir ve korunma tılsımı olarak kullanılmaktadır.

Bilinen en eski Nors Rünik alfabelerden olanı “Elder Futhark” ‘dır. Daha sonra anglo-saksonlar arasında değişime uğradığı gözlemlenmiştir. Elder Futhark’ın 2. Yüzyılda ilk ortaya çıktığını görmekteyiz ve kullanımı 8.yya kadar devam etmiştir. Sonraki yüzyıllarda ise farklı runik alfabeler gözlemlemekteyiz.

Köken olarak nereye dayandığını tam olarak bilinmemekle birlikte, son zamanlarda yapılan araştırmalarda görüyoruz ki Orhun alfabesine olan bu inanılmaz benzerlikler, İskandinavların bu yazıyı Eski Türklerden mi öğrendiği sorusunu aklımıza getirmekte. Bilindiği üzere Orhun alfabesinin geçmişi Nors Rune’lerinden çok daha eskiye gider.

Ancak eski pagan Norslara göre alfabenin kökeni konusunda bir şüphe yoktur: Odin bir gözünü feda etmiş ve kendini bacağından yaşam ağacına (Tanrıların mekanını, yer altı dünyasını ve orta dünyayı –midgard: bizim dünyamız- birbirine bağlayan kozmik yaşam ağacı, bu ağaç inancı eski Türklerden, mayalara, antik mısırdan, Sümer’e kadar her kültürde vardır) asarak rünleri öğrenmiştir (sırları da çözmüştür diyebiliriz) ve bunu insanlara vermiştir. Odin’in bir gözünün kör olmasının sebebi işte bu fedakârlıktır. Aşağıdaki, Kadim Viking İrfanın’dan Odin’in rün bilgisini alışının etkileyici hikâyesi, bu bilgeliğe dair yeterli fikri ortaya koymaktadır:

“Yggdrasil tüm dünyaları birbirine bağlayan eksendir. Koruyucu ağaç olarak bilinen bu eksen, tüm yaşamı destekler ve devam ettirir. Bilinen bir başlangıcı ya da sonu yoktur. Yggdrasil vardı ve halen var ve sonsuza dek de var olacaktır.
….
Odin seyahatine, Asgard’dan
(Tanrıların mekânı-dünyası) aşağıya Yggdrasil’in köklerine doğru başlar. Onun dev kirişleri arasından sonunda Mimir Kuyusu’na giden yolu buldu. Şimdi, Mimir Kuyusu’nun suları başka bir şeyle mukayese edilemez bir armağan taşımaktadırlar, çünkü onlar oradan su içen kişiye bilgelik iksirini bahşederler. Yalnız başına, Odin Mimir’e yaklaştı ve kuyudan içip içemeyeceğini sordu.
Mimir, kuyunun koruyucusuydu ve onun güçlerini biliyordu. Odin’den sudan bir kerelik çekişe karşılık tanrının gözlerinden birini istedi. Odin, tereddüt etmeden, gözünü yuvasından çıkararak razı oldu ve kıymetli sıvıya karşılık olarak verdi. Kuyudan çokça içti ve aradığı bilgeliği elde etti. Ancak çetin sınavı henüz tamamlanmamıştı.

Odin (odin kelime anlamı olarak öfkeli olan veya şiir ya da bilinç gibi anlamlara gelmektedir) hemen ne yapmak durumunda olduğunu gördü ve yukarıya ağacın içine doğru uzanıp bir dal kopardı ve dala bir mızrak şeklini verdi. Odin, kendisini Dünya Ağacı’ndan baş aşağı dokuz acı veren gün ve gece süresince asarken, bu mızrak ile kendisini yaralamayı seçti. Kuyuda yarı boğulurken, onun derinliklerinde Rünik alfabeyi aradı.

Sonunda, dokuzuncu günde, Odin onları gizlice gözetledi ve işkence görmüş eli ile onları kavradı ve bir zafer narası ile yukarıya çekti. Rünik alfabenin bilgeliğini kazanmıştı. Her şeyin bilgisi artık onundu, bu sebeple orada galdr (harflerden sözcük yapımını ve sihir formüller)’in en güçlüsünü öğrendi. Bu sebeple Odin, tek-gözlü tanrı ve darağacının tanrısı, sihir ve gizem ustası ve geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin tümünü bir anda bilebilecek olan olarak tanındı. Tek gözünü verişi Odin’in kurbanıydı, fedakârlığıydı; Midgard (Orta dünya)’ın yaşayanlarına ya da en azından “onlardan istifade edebileceklere” rünik alfabenin bilgeliğini sunmak; Odin’in armağanı oldu.” **

Elder Futhark

Futhark kelimesi aşağıdaki rünlerden meydana gelen bir terimdir:

-Fehu

-Uruz

-Thurisaz

-Ansuz

-Raidho

-Kenaz

İşte bu 6 rün, alfabenin ismi olan Futhark’ı meydana getirir. Bu aynı “alfabe” kelimesinin alfa ve beta yunan harflerinden gelmesi gibidir. Daha önce bahsettiğim rune kelimesinin, runa yani sır olduğu gibi.

Rünlerin hepsi hayatın içinden bazı olguları temsil eder ve bu olgular ise yaşamdaki olayları anlatır. İşte bu yüzden rünler üzerine meditasyon yapmak, çalışmak ve onları aktif kullanmak hayatın içinde eylemsel bir farkındalık meydana getirmektedir ve aynı zamanda -alakalı enerjiyi- hayatımızda yaratmamızı sağlamaktadır.

--

--